Ana Sayfa
Haber Dizini
Ocak-Mart 1999
.
HEAVY METAL HABERLERİ
(Eylül-Aralık 1998)
.
.
24 Kasım: Gerçek Metallica'dan Fanlarına Hediye: Çeşitli Rock gruplarının cover'larından oluşan iki plaklık GARAGE INC. albümü çıktı

20 Kasım: Motorhead konseri ertelendi

1 Kasım: Slayer geldi ve Türkiye'ye gerçek Metal'i gösterdi

7-8 Eylül: İstanbul'dan fırtına geçti... Iron Maiden Türkiye'deydi

24.11.1998
Gerçek Metallica'yı Özleyenlere Metallica'dan Hediye:
GARAGE INC.
Garage Inc.

Metallica'nın çeşitli Rock gruplarının parçalarını yorumladıkları, bundan önce iki kez EP olarak sundukları kayıtları da içeren 2 plaklık albümü piyasaya çıktı. 

İlk CD bu yılın Eylül-Ekim aylarında Kaliforniya Plant stüdyolarında kaydedilmiş. Bob Seger, Nick Cave gibi ağır Rock adamlarının ve Black Sabbath, Thin Lizzy, Diamond Head gibi sıkı grupların parçalarının yanında 4 parçalık bir Mercyful Fate medley'i de bu CD'de yer alıyor. Yorumlar gerçek Metallica gibi.

İkinci CD ise daha önceden bildiğimiz eski yorumlardan oluşuyor. İlk 8 parça 1987-"Garage Days Re-Revisited" ve 1990-"Creeping Death & Jump In The Fire" EP'lerinden. Diğerlerinde ise ağırlık Motorhead'de. Motorhead cover'larını 1990 yılında Motorhead solisti Lemmy'nin doğumgünü partisinde söylemişler.

Son yıllarda yaptığı albümlerle konumu tartışılır hale gelen bir zamanların en güçlü Heavy-Metal grubunun fanlarına bir hediyesi olarak kabul edebiliriz bu albümü.

Parçalar:

CD 1
01. Free Speech For The Dumb (Discharge)
02. It's Electric ( Diamond Head)
03. Sabbra Cadabra (Black Sabbath)
04. Turn The Page (Bob Seger)
05. Die Die My Darling (The Misfits)
06. Loverman (Nick Cave & The Bad Seeds)
07. Satan's Fall (Mercyful Fate)
08. Curse Of The Pharaohs (Mercyful Fate)
09. A Corpse Without Soul (Mercyful Fate)
10. Into The Coven (Mercyful Fate)
11. Evil (Mercyful Fate)
12. Astronomy (Blue Oyster Cult)
13. Whiskey In The Jar (Thin Lizzy)
14. Tuesday's Gone (Lynyrd Skynyrd)
15. More I See, The (Discharge)

CD 2
01. Helpless (Diamond Head)
02. The Small Hours (Holocaust)
03. The Wait (Killing Joke)
04. Crash Course In Brain Surgery (Budgie)
05. Last Caress (The Misfits)
06. Green Hell (The Misfits)
07. Am I Evil? (Diamond Head)
08. Blitzkrieg (Blitzkrieg)
09. Breadfan (Budgie)
10. Prince, The (Diamond Head)
11. Stone Cold Crazy (Queen)
12. So What (The Anti-Nowhere League)
13. Killing Time (Sweet Savage)
14. Overkill (Motorhead)
15. Damage Case (Motorhead)
16. Stone Dead Forever (Motorhead)
17. Too Late Too Late (Motorhead)

20.11.1998
Efsaneler bitmiyor
Sonunda olan oluyor. Kötü adam Lemmy geliyor.
Motorhead
25 Kasım 1998, 19:30
Bostancı Gösteri Merkezi - İstanbul
Daha fazla bilgi için:
www.majormusic.com.tr

Olamadı. Tüm Türkiye'de sadece 30 bilet satılınca konser ertelendi.
Yazık çok yazık...
Hani nerede Türk metal dinleyicisi. Biraz ayıp olmuyor mu?
Bir zamanlar gelmelerini gerçekleşmesi güç bir hayal olarak gördüğümüz dev gruplardan biri, koskoca Motorhead geliyor ve yapılana bak. Kimse bu ülkede Rock'tan bahsetmesin artık. Gitsinler ne olduğu belirsiz popçuları dinlesinler, Rock yapar gibi görünen dandik Türk gruplarının konserlerini doldursunlar. Siz biraz zor görürsünüz artık ülkemizde gerçek grupları...

01.11.1998 - Harbiye Açıkhava Tiyatrosu
Slayer
Slayer geldi ve Türkiye'ye gerçek Metal'i gösterdi
02.11.1998

Türkiye'ye konser vermeye gelen büyük grupların arkası kesilmiyor. Zincirin son halkası Speed/Thrash Metal'in tavizsiz topluluğu Slayer oldu. Geldiler ve nasıl güçlü müzik yapılabileceğini göstererek Açıkhava'yı yerle bir ettiler.

30'lu yaşlarına gelmiş ilk Slayer fanlarıyla, 20 yaş altı yeni kuşak Slayer'cıların bir araya geldiği konser kesinlikle muhteşemdi. Sahnede headbang yaparak gitar tellerine asılan üç süper adam ve arkadaki cehennemi davulcu ile grup, kolonlardan yükselen darbelerle Taksim-Maçka civarını sarstı dün gece. Vokal ve basta Tom Araya, gitarlarda sert adam Kerry King ve Jeff Hannemann, davulda Paul Bostaph'dan kurulu kadrosuyla Türkiye'ye gelmiş ve gelebilecek en sıkı Thrash Metal grubuydu kesinlikle. Tam bir güç gösterisiydi sahnedeki.

Grubun eski bir hayranı olarak yeni albümlerini pek bilmemekle birlikte eski parçalarıyla harmanlanan yeniler de yeterince kendimden geçirdi beni. Eskilerden "Hell Awaits", "War Ensemble" ve "South of Heaven" yetti de arttı adrenalin seviyemi yükseltmeye. Hele bir "Dead Skin Mask" vardı ki izleyicileri yıktı geçti.

Grup bis yapmadı ama sonuna doğru verdiği kısa aradan sonra iki şarkı daha söyleyeceğiz deyip önce "South Of Heaven" albümünden "Mandotary Suicide"ı çaldı. Final parçası ise özellikle grubu 1986 civarında tanıyanlara bir hediyeydi: "Angel Of Death"... Doğrusu bundan daha iyi bir final parçası olamazdı. Ardından grup üyeleri bir süre pena ve baget attılar seyircilere. Hatta pena ve baget stoklarını tükettiler diyebilirim. Konserden, sıradaki grubu düşünerek mutlu ve yorgun bir şekilde ayrıldım. E ne de olsa bir devi uğurlarken başka bir devi "Motorhead"i karşılamaya hazırlanıyorduk. Geriye ne kaldı ki, Megadeth, Manowar ya da Testament...


07-08.09.1998 - Harbiye Açıkhava Tiyatrosu
İstanbul'dan fırtına geçti...
Iron Maiden
Türkiye'deydi
09.09.1998

Öğrencilik hayallerimin en büyüğüydü: Iron Maiden, Türkiye'de konser verecek. Oldu, biraz geç te olsa, grup benim onları sevdiğim halinden farklı da olsa, adamım Bruce artık grupla olmasa da Maiden yine Maiden'dı ve iki gece üstüste Açıkhava'yı dağıttı.

Biletim ikinci güneydi ama ilk gece de havayı koklamak için Açıkhava Tiyatrosu yakınlarına uğradım. Tam İTÜ Taşkışla binasından Hilton'un arkasına doğru ilerliyordum ki tanıdık bir nakarat beni yakaladı: "Livin' on the razors edge, balancing on a ledge... The evil that men do lives on and on...". Muhteşem bir şeydi. Bir İstanbul gecesinin içinde, sokakta yürürken canlı canlı çalınan, hem de esas sahibi tarafından çalınan bu şarkıyı kanının son damlasına kadar hissetmek.

Ve ikinci gün... İçeri girip yerimize oturduğumuzda ilk farkedilen ya 13-15 yaş ya da 25 üstü izleyicilerin olmasıydı. Sahne, normal olarak abartılı değildi. Ne de olsa Açıkhava'nın sahnesi küçüktü. Keşke bu bir stadyum konseri olsaydı da gerçek Iron Maiden sahnesini 10 senelik bir gecikmeyle de olsa görebilseydik. Neyse buna da şükür, sonuçta gözü açık gitmek de var.

Yavaş yavaş izleyici beklemekten sıkılıyor ve "Maiden, Maiden" tezahüratlarıyla grubu çağırıyordu. Sonunda beklenen an geldi. Grup yeni albüm "Virtual XI"dan çıkan ikinci 45'lik olan "Futureal" ile sahneye fırladı. İşte önümdeydiler: Steve, tur için yaptırılan, West Ham formasından bozma, 11 numaralı Maiden formasıyla 10-15 metre ilerimdeydi. Daha uzakta, bana göre sahnenin sol tarafında, yaşlandığı ve şişmanladığı gözüken korkunç gitarist Dave vardı. Normal olarak seyirciden en büyük ilgiyi gören Niko yine tüm sempatikliğiyle davulunun başındaydı. Janick bize yakın tarafta, Blaze ise her yerdeydi.

"Futureal"ı yine aynı albümden "The Angel And The Gambler" takip etti. Hemen ardından da "X Factor"ın hit parçası "Man On The Edge" geldi. Grup ve izleyici yavaş yavaş ısınıyordu. İşte o sırada "Bruce"umu isterim dedirten parça geldi: "Heaven Can Wait". "Somewhere In Time" albümünün bu muhteşem parçasını Bruce Dickinson'dan iyi kim söyleyebilirdi ki. Niye bıraktın be Bruce, yok ki senin üzerine solist. Grubun yarısı senmişsin de farketmemişiz. Yine de şarkının "Ooo, ooooooo"larını grupla birlikte söylemek muhteşemdi.

Grup eski parçalarına fazla girmeden devam ediyordu. Yine son albümden "Lightning Strikes", ve "Two Worlds Collide", bir öncekinden de "Lord Of The Flies" ve "Sign Of The Cross"u çaldılar. Arada benim sıkılmamamı sağladıkları muhteşem "Two Minutes To Midnight" geldi "Powerslave" albümünden ve "Fear Of The Dark" albümünden de "Afraid To Shoot Strangers". İkisinin de konser yorumları her zaman iyi olmuştu, yine muhteşemdiler.

Konser yarıyı geçmişti ki niheyet yeniler bitti. Esas şov şimdi başlıyordu. Önce onu çalmazlarsa kesin küserim dediğim tüm zamanların en iyi Maiden parçası geldi: "Hallowed Be Thy Name". Ta 80'lerin ilk yarısından, "The Number Of The Beast" albümünden gelen bu muhteşem parçanın ardından yine son albümden "Educated Fool" geldiyse de 80 parçalarına tekrar döndüler. Bombalama devam ediyordu; "Seventh Son" albümünden "The Evil That Men Do", "The Clairvoyant", 92 albümüne adını veren muhteşem "Fear Of The Dark" ki yine "Ah Bruce ah" dedirtti, Eddie'nin sahneye fırlayarak Janick ve Dave ile dövüştüğü 1980 parçası "Iron Maiden".

Grup kısa bir dinlenme arası verdi. Hemen ardından da "The Number Of The Beast"in habercisi lirikler kulağımıza dolmaya başladı. Bu muhteşem parçayı yine muhteşem bir Bruce Dickinson parçası "Trooper" izledi. "Piece Of Mind" albümünün bu harika parçasını kapanış parçası "Sanctuary" takip etti. Iron Maiden'ın Iron Maiden olmadan önceki zamanlarından kalma bu parçayı da izleyici ile birlikte söyleyen grup, bizi "henüz doymamıştık ki" haliyle bırakarak uçtu gitti İstanbul semalarından. Nasıl doyabilirdim ki 15 senelik Maiden açlığı 2 saatte doyurulabilir miydi? Üstelik bu 2 saatin yarısından bile azında, 90 öncesine ait gerçek Maiden parçalarını çalmışlarken. Bir "Running Free"yi, bir "Run To The Hills"i ya da bir "Powerslave"i dinleyemedikten, "22 Acacia Avenue" ya da "Children Of The Damned" ile kendimden geçemedikten sonra, üstelik bir de ne Bruce ne de Adrian sahnede yoksa...

Neyse dedik ya buna da şükür. Steve'i kolonlara ayağını dayamış basına tüm gücüyle asılırken, Dave ve Janick'i sahnede döne döne gitar çalarlarken, Nicko'yu da her şerkının sonunda davullarının üzerine doğru dikilip yumruğunu kaldırırken gördük ya. Ölmeden Iron Maiden'ı canlı canlı izledik ya... Daha ne olsun...

Cheers, Up The Irons... Till the end of time...