İnsuyu
- Eğirdir - Kovada - Beyşehir
10 Ağustos 2005 Çarşamba,
4.Gün:
(Burdur-Ağlasun-Isparta-Eğirdir-Şarkikaraağaç-Beyşehir,
339 km)
Burdur çıkışı ilk durak İnsuyu mağarası.
Bir etkinlik hazırlığı var, ilk defa düzenlenecek olan dört günlük İnsuyu
Şenliği. Meclis başkanı filan gelecekmiş açılışa. Mağarayı gezip hemen
kaçalım, kalabalık bozar bizi.
|
Dilek Havuzu (Küçük Göl):
|
Büyük Göl:
|
|
Bu büyük gölün altında dalgıçlar
içerilere doğru uzayıp giden su dolu başka dehlizler de keşfetmişler ama
onları gezmek şimdilik mümkün değil tabi.
Batı Toroslar'ın eteklerindeyiz artık.
|
|
Antalya yolunu Çeltikçi'den
terk ediş, Ağlasun üzerinden Isparta yolu, manzara harika. İnişler çıkışlar,
virajlar, asfaltı da güzel, can sıkacak hiç bir şey yok. Isparta'yı teğet
geçip Eğirdir'e doğru dönüyoruz. Tepede taşlar boyanarak yapılmış Türk
bayrağı ve yine taşlardan komando yazıları: "Komandoyuz, Güçlüyüz, Cesuruz,
Hazırız". Ve karşımızda Eğirdir gölü. Tüm gezi içinde en sevdiğim yer :D.
O ne berrak sudur, güzel manzaradır yav. Gölün içindeki iki küçük adaya
yol bağlantısı yapılmış, sondaki büyük olanda (Yeşilada) pansiyon ve restoranlar
var. "Big Apple"da kılçıksız hazırlanmış levrek, hımm çok başarılı.
|
|
Hesap da sadece 20 YTL. Bir
daha yolum düşerse, mutlaka bir gece kalmalı.
Eğirdir'den çıkış ise biraz öfkeli.
Fotoğraf filmi alacağım, sanki çok trafik varmış gibi polis park ettirmiyor,
"ikinci sıra yapmayın, yana park edin" filan diyor. Öyle bir basıp çıkmışım
ki Bahar bir süre bana el kol sallayıp küfür ederek geliyor arkamdan. Eğirdir
çıkışında Kovada Gölü istikametine sapıyoruz. Git git göl yok. Biraz da
az önceki öfkeden olacak keyif kaçmış durumda, Bahar sıcaktan bayılmak
üzere söyleniyor "daha ne kadar gideceğiz" diye, neyse sonunda göl kıyısındayız.
Daha doğrusu gölü tümüyle çevreleyen çam ağaçlarının arasında. Kovada "Milli
Park" ya, kamp alanı neresi diye arıyoruz keşif olsun diye. Kapısında "Kovada
Koyu Günübirlik Tesisleri" yazılı bir yerden geçiyoruz ama kamp alanının
burası olacağını aklımız kesmiyor. Sonunda göl bitiyor.
|
|
"Olmadı, geri dönelim" deyip
sözkonusu tesislerin kapısından içeriye bir bakıyoruz. Meğer orası otopark
ve çocuk oyun alanı kısmıymış, kamp vs yerler 500 metre kadar içeride göl
kıyısında.
|
|
Zaten ortalık da çok ıssız,
tekrar Eğirdir'e çıkış, bir benzin molası ve gölün doğu kıyısı boyunca
uzanan virajlı yoldan Konya istikametine doğru gidiş.
Dijitalin yanında yedek olsun diye
aldığım makinedeki tek film bitti, sinir yapıp film de almadım, manzara
için bile durmuyorum artık, Bahar da peşimde ve arkasına yapışan bilumum
32/42 plakalardan kurtulma peşinde. Gel de 15 plakaları arama şimdi. Gölden
içeriye döndük, Gelendost, Şarkikaraağaç derken çay molası verilecek düzgün
bir yer, bir benzinci bile yok. Kuzeydoğudaki Sultan Dağları'ndan kopup
gelen sert yan rüzgar da cabası. Touring cam ve çantalarla bayrak gibiyim,
80'e bile çıkamıyorum. Bahar ise rahat, nasıl ya? Sonunda Konya sınırında
bir PO'da duruyoruz, pompacı amca bize kendi çayından veriyor. Sonraki
muhabbette ortaya çıkıyor ki ağabeyi Maltepe Sahil Ocakbaşı'nın işletmecisiymiş.
Eh artık bir de "Selam" yükümüz var yanımızda.
Sonunda Beyşehir. Köprüden girerken
buradaki gün batımını yakalıyoruz. Gerçekten güzel.
|
|
Şehire girmeden gördüğümüz reklam
tabelalarından Foto Orhan'ı bulup bana azizlik yapan ve makinanın içinde
kalan filmi çıkartmaya çalışıyoruz, ama nafile. Nasıl bir şans ki Pendik'te
evi Antalya'da stüdyosu olan iyi bir fotoğrafçı bey orada. Karanlık kutu
içinde bir tornavidayla el yordamı bir şeyleri söküp takıp son altı poz
hariç (Gitti Eğirdir manzaraları) filmi ve makineyi kurtarıyor. Her şeyde
bir hayır vardır derler ya, Beyşehir'de nerede kalırız derken, bize Öğretmenevi'ni
öneriyor ve otomobille eskortluk edip kapısına kadar götürüyor Foto Orhan
ve Antalyalı misafiri. Öğretmenevi herkese açık, iki yataklı oda geceliği
12 YTL (Kahvaltı da isterseniz +3 YTL, biz istemedik), yine banyolu, temiz,
herhalde Beyşehir'de gecelemek için en ideal seçenek. Bir şenlik de burada
var, şehir içinde gördüğümüz ve kimseye yol vermemekte ısrar eden bilmem
kaç arabalık düğün alayı buraya konuşlanmış. Düğün yüzünden olsa gerek
öğretmenevinde su bile yok, sadece bilumum Ülker içecekleri (Cola Turka
/ Sunny vs) ve krakerleri. Şehire de yürüyüş mesafesinden daha uzağız.
Arka bahçeye koyup kilitlediğimiz motorları çıkarmaya da üşendiğimizden
ve yorgunluğun ağır basmasından gofret ve kolayla idare ediyoruz. Düğün
ve nikah sonrası silah sesleri eşliğinde ve yarı aç bir gece, neyseki 23:30'dan
sonra sessizlik.
|
|
Burdur-Beyşehir
fotoğrafları
|