Akçakoca
SuperEVARiders Buluşması
13 Ağustos 2005 Cumartesi,
7.Gün:
(İznik-Adapazarı-Karasu-Akçakoca,
196 km)
Ve SuperEVARiders İstabul-Ankara
buluşması günü. Bu kez yataktan bile zor kalktık. Kahvaltı, motorları tekrar
yükleme, yol. İznik'ten sonra anayola kadar rahatız ama özellikle Geyve
boğazı çok sıkışık, motorla bile sollama yapmak zor. Üstüne bir de Adapazarı
trafiği. Tüm trafik canavarlarını toplayıp 54 plakalı araçlara tıkmışlar
galiba. Zar zor atıyoruz kendimizi şehirden. Karasu yolu Ferizli'ye kadar
bölünmüş ve duble. Yolun tek şeritli gidiş gelişe düşmesinden hemen önce
Güneşoğlu'nda yemek molası. Sonra yine haftasonu yazlıkçılarıyla itişerek
Karasu - Kocaali. Düzce sınırlarına girdiğimiz noktada Melenağzı.
|
|
Bundan sonraki yol daha dar
ama en azından daha sakin.
Bahar telefondan maillere bakıp kamp
yerinin ismini öğrenmek derdinde ama ben boşver telefon ederiz diyorum,
ama bazen kadın sözü dinlemek gerekiyor. Farkında olmadan Edilliağzı tabelalarını
görüp de geçiyoruz. Akçakoca içinde gidiyoruz otellerin ve plajların olduğu
yere kadar. Sonra durma ve Rauf'u arama çabaları ama nafile, cevap yok.
Kimlerin numaraları var cepte, yav numarası olanlar da Akçakoca'ya gelmeyecek
olanlar. Özer ağabeyi dene, ondan da cevap yok. Neyse ki o sırada Rauf
arıyor, "bekleyin gelip alayım" diyor. Bahar "yeri söylesin, biz bulalım"
diyor ama çok geç, bir daha ulaşamıyorum telefondan Rauf'a. Bahar bu kez
maillere bakıyor ve Edilliağzı'nın geçmiş olduğumuz yolda olduğunu hatırlıyoruz
ama artık Rauf'u beklemek zorundayız. O sırada Ankara grubu yemeğe gelmiş,
dönüyorlar, ilk tanıştığım adam Levent oluyor. Rauf'un altıncı kez adam
toplamaya geleceğini söylüyorlar. Neyse ki kampçıların çoğu da alışverişe
geliyor İstanbul'dan yeni gelen son grupla birlikte Akçakoca merkeze.
|
|
Ortalık şenleniyor, çocuklar
motorların yanında: "Vay 220", "Üff 260", "A bu azmış 180" deyip dolaşıyorlar.
Bahar onların motorları kurcalamalarını engellemeye çalışıyor, esnaftan
bir amca gelip kovalıyor çocukları. Bu kez de ikindi namazından çıkan yaşlılar
etrafımızda. Onursal ile bir amcanın "fındık kopardık, vururlar mı" diyaloğu.
Amca biraz kızgın, "Akçakoca'da kimseyi vurmazlar" söyleminde...
Alışveriş sonrası nihayet kamp yerindeyiz.
Çadırı kurup denize hücum. Taşlık ve yosunlu ama en azından serin ve tuzsuz,
Akdeniz'e bin kere yeğlerim.
|
|
Sonrasında ziyefet hazırlıkları,
yanan ateşler, pişen nevaleler, kalkan bardaklar, söylenen şarkılar.
|
|
Zonguldak'tan gelen motor aşığı
ama motorsuz iki gence verilen hediyeler (Bir kez daha bravo size Halil
ve Evrim). Rauf'un tüm engelleme çabalarına rağmen sözleri Timsah'tan SMS
ile parça parça alınıp söylenen Kadriye. İlk seferinde İzmir de şok olmuştu
ama Ankara'nın yediği şok galiba biraz daha fazla. E ne de olsa resmi şehir,
bizim gibi sulu adamlar değiller.
Tüm bu eğlenceyi ateşin yanından
seyreden yorgun AT:
|
|
Artık yorgunluk iniyor perde
perde. Bu sırada göktaşı yağmuru da dünkü sıklıkta olmasa da devam ediyor.
Bir kaç adet yakalıyorum, ışık kirliliği olmamasından da yararlanarak.
|
|
İznik-Akçakoca
fotoğrafları
|