Gel,
kim olursan ol yine gel...
3 Temmuz 2006 Pazartesi,
3.Gün:
(Konya-Kazımkarabekir-Karaman-Karapınar-Meke-Karapınar-Sultanhanı-Aksaray-Ihlara
408km)
Sabah otelde kahvaltının ardından
Mevlana Türbesi/Müzesi'nin yolunu tutuyoruz. Halk günüymüş, giriş bedava
ama çok kalabalık. Bizim hatuna baş örtüsü de yakışırmış...
|
|
Hz. Mevlana
|
|
999 tanelik zikir tesbihleri,
her eve lazım.
|
|
Tekrar otele dönüp eşyaları
toplayarak Konya'ya veda ediyoruz. Güneye Karaman'a gidişte bir kısmında
tamir ve duble çalışmaları sürse de genel olarak rahat, hatta sıkıcı bir
yol.
Karamanoğlu Mehmet Bey yedi yüz küsur
sene önce şöyle bir şeyler demiş, keşke şimdiki halini de görebilse Türkçe'nin.
|
|
Karaman'da Hatuniye Medresesi'nin
içine kurulu restoranda öğle yemeği yiyoruz. Karaman Kalesi'nin etrafından
dolaşıp şehir çıkışında benzin ikmali de yaparak tekrar kuzeye Karapınar'a
çeviriyoruz yönümüzü.
Yol dümdüz, ipin bir ucunu Karaman'a
diğer ucunu Karapınar'a bağlayıp gererek çevresine yol yapmışlar sanki.
Çevrede de Karadağ dışında hiç bir yükselti yok. Hasat zamanı gelmiş buğday
tarlaları, sadece yazın kullanılıyor gibi görünen kerpiç evli köyler genel
manzarayı oluşturuyor.
|
|
Karapınar'ı geçip Ereğli istikametine
dönüyoruz. 10 km kadar sonra Meke Tabiat Parkı levhasından sağa giriyoruz.
Biraz ilerleyince Atlas dergilerinden görüp de "Anadolu'da gidilmesi gereken
10 yer" listeme aldığım Meke Gölü karşımıza çıkıyor.
|
|
|
Eski bir volkanik krater gölü
olan Meke, mesire yeri olarak kullanılmasının da verdiği kirlenmeyle biraz
hayal kırıklığı yaratmış durumda. Karapınar civarında şiddeti artan rüzgarın
da etkisiyle serseme dönmüş durumdayız ve fazla oyalanmadan tekrar kuzeye
dönüp yine arayollardan Konya-Aksaray asfaltına çıkmayı hedefliyoruz. Bu
kez yol Karaman-Karapınar yolunun aksine o kadar dolambaçlı ki çevredeki
her köyün içinden geçmesi için yapılmış sanki. Yer yer mıcır kaplı, zaten
rüzgarın da dineceği yok, dön baba dönelim şeklindeki yol bitiyor nihayet,
Eşmekaya mevkiinde anayola kavuşuyoruz. Sultanhanı'na vardık ama ilerideki
bulutlar iç karartıcı.
Aladdin Keykubat zamanında yaptırılan
Sultanhanı, zamanının en büyük kervansarayı. Saat henüz altıya çeyrek var
ve hanın kapanış saati yedi ama, bekçi yağmurun gelişini bahane ederek
kapıyı kapamak üzere. Neyse ki klasik olarak nereli olduğumu sorup Çorlu
cevabını alınca askerliğini Malkara'da yaptığını söylüyor ve o muhabbetle
giriş ücreti de ödemeden beş dakikalığına kısa bir gezi ve fotoğraf şansı
yakalıyorum. Hanın kapısında neler yazdığını da anlatıyor bu arada; Aladdin
Keykubat'a ve yaptığı seferlere övgüler vs.
|
|
Aksaray'a doğru tekrar gaz açarken
önümüzde yağmur dolu ilk bulutların yolun güney tarafına geçişini izliyoruz.
İkinci bulut grubu ie kuzeyden geliyor, biz ikisiniz arasından hafif çiseleme
ile geçiyoruz, az uzakta Hasan Dağı.
|
|
Aksaray'a varış ve bir hata
yaparak şehir merkezine giriş. Ulu Cami'nin yanından geçerken fotoğraf
çekeyim diyorum. Otopark bekçisi belediye görevlisi "Ne o gömü mü var burada"
diye dalga geçiyor. Bu arada gerçekten bir define söylentisi varmış ve
tadilat adı altında cami bahçesinin her yeri kazılmış durumda. Ben fotoğraf
çekerken Bahar da bekçiyi bir dergiden ya da televizyondan olmadığımıza,
öylesine gezdiğimize ikna etme uğraşısında.
|
|
Aksaray'dan benzin de alıp Nevşehir
yoluna çıktıktan sonra biraz ileride Ihlara yoluna dönüyoruz. Selime'de
durunca çocuklar, bir çok yerde başımıza geldiği gibi önce yabancı turist
sanılıyoruz. Türk olduğumuzu anlayınca da "buranın tarihini anlatıyım mı
abeyy" şeklinde saldırıya geçiyorlar. Şu tarihte şu olmuş, şunlar zamanında
bu olmuş vs. Birinin sözlerini diğeri "öyle değil lan" diye düzeltiyor,
neyse ellerine bir kaç lira sıkıştırıp gazlıyoruz. Ihlara'ya saat sekiz
gibi varıyoruz. Vadi girişine kadar gidip geri dönerek konaklamak için
belde içindeki yol boyunca uzanan motel/pansiyonlardan birini gözümüze
kestirip giriyoruz. Bişginler Motel'in sahibi Sami Bişgin, zamanında Almanya'da
çalışmış sempatik bir amca. Motel'de bir kaç yabancı çift kalıyor, biz
Türk olunca biraz daha iyi ağırlanıyoruz sanki.
|
|
Hoş bir akşam yemeği ve sedirde
çay keyfinin ardından uyku. Ertesi gün Ihlara Vadisi'nin merdivenleri ve
tepelerden Niğde'ye inerek Kapadokya'yı güneyden kuzeye hızlı bir geçiş.
|
|
Üçüncü günün
fotoğrafları
|