Dönüş
öncesi son bir zirve
7 Temmuz 2006 Cuma, 7.Gün:
(Sivas-Şarkışla-Kültepe-Ağırnas-Kayseri-Erciyes-Develi-Ürgüp
351km)
Sabah kalkış, güzel otel odasına
veda ediş. Otelin önünde motorları yüklerken yanımızdan geçen bir teyze
Bahar ve benimle ayrı ayrı konuşup hayırlı yolculuklar diliyor. İnsanın
havası değişiyor bu tip güzel şeyleri yaşayınca. Eşyalar tekrar yüklendi,
hedef tekrar Kapadokya.
|
|
Şarkışla civarında yine yol
yapım çalışmaları ve toprak yol durumları mevcut. Aşık Veysel ile ilgili
bir şeyler bulurum umuduyla şehir merkezi okunu takip ediyoruz burada,
ama ne mümkün. Dikkatimizi çeken tek şey 6-10 arası yaşlarda başörtülü
bir grup kızı sıraya sokup yürüten yine başı bağlı bir Kuran kursu öğretmeni.
Divriği ve Şarkışla ne kadar zıt iki ilçe. Tam diğer taraftan Şarkışla'yı
terkedecekken Aşık Veysel Parkı ile karşılaşıyoruz. Buradaki Aşık Veysel
heykelinin kaidesindeki yazılar bile dökülmüş. Şimdiki belediye Türkiye
Cumhuriyeti'nin bu en büyük ozanıyla hemşehri olmaktan pek memnun değil
sanki.
|
|
Şehir çıkışındaki benzin istasyonunda
buradaki bir çok yer gibi radyodan çalan türkülar eşliğinde bir çay molasının
ardından tekrar yoldayız.
Gemerek civarına kadar tren yoluyla
yan yana gidiyoruz. Buradan sonra artık Kayseri il sınırlarındayız. Ufukta
Erciyes'i arıyor gözlerim ama gökyüzü tümüyle bulut kaplı. Kayseri 26 km
tabelasının hemen ardından şehir tabelası çıkıyor karşımıza, büyükşehir
belediye sınırlarının maşallahı var yani.
|
|
Buradan biraz ileride ve anayoldan
bir kaç kilometre içeride Kültepe kalıntıları var, mıcırlı bir yolla ulaşılıyor.
Binlerce yıl önce Kaniş krallığının başkenti olan Kültepe, Anadolu tarihine
ait ilk buluntuların çıkarıldığı yer olarak ayrı bir yeri var Türkiye arkeologları
açısından. Biraz da buradaki bekçinin motor merakı sayesinde kazıların
sürdüğü yere kadar gidip, kazı sorumlusu Profesör Hanım'ın oradaki konuklarına
anlattığı bazı bilgileri de dinleme şansı elde ediyoruz. Kazıların yapıldığı
yer Kültepe'nin hemen dışındaki Karum tabir edilen ticaret merkezi. Asurlu
tüccarlar buraya gelip yerleşmişler ve Anadolu ile Mezopotamya, İran arasındaki
ticareti yürütmüşler. Kayseri halkının tüccarlığı çok eskilere dayanıyor
anlayacağınız.
|
|
Tekrar anayola çıktıktan biraz
sonra kahverengi bir tebalada "Ağırnas, Mimarsinan'ın Doğduğu Ev" yazıyor
ve biz yine sapıyoruz. Bu kez sola. Artık sadece adı kalan tarihi Gesi
Bağları'nın yakınlarından geçip dev kamyonların cirit attığı, mıcır döşeli
kısmı da aşarak Ağırnas'a varıyoruz. Oradaki bir nine bize evin yolunu
gösteriyor, yerinde bulamadığımız müze görevlisine de söylenip duruyor
"Görmeye geldiler, içeri giremiyorlar, ceza vermek lazım ona" diye. Oradaki
iki kişi bizi arka tarafta başka bir binadan içeri sokuyorlar. Burası aslında
civarda ve Kapadokya'da örneği çok görülen yeraltı evlerinden. Odalar kısa
dehlizlerle birbirine bağlanıyor. Sonradan eklenip müzeye çevrilen yere
giremiyoruz ama Türk tarihinin bu en büyük mimarının doğduğu esas yeri
görmüş oluyoruz.
|
|
Açlık kendini hissettiriyor.
Daha Kayseri merkezine girmeden çok vakit kaybettik. Şehir içine girmek
de ayrı bir hata oluyor. Motorları kaldırıma parkedip sıradan bir köftecide
karın doyuruyoruz. Eski kibrit koleksiyonundan hatırladığım Kayseri Saat
Kulesi'ni canlı göreceğimi düşünüyorum ama sonuç hayal kırıklığı. Kule
tadilatta ve sadece tepesi görünüyor, kibrit kutusundan hatırladığım şekilde.
|
|
Şehir içinde benzin alıyoruz.
Daha önce benzin aldığımız her yerin aksine burada 4 kuruşu bile alıyor
kasadaki amca. "Vay be" diyorum içinden "Böyle oluyormuş Kayserililik".
Kayseri'nin berbat trafiği de cabası, üstüne üstüne sürüyorlar insanın,
54 plakalılar belki zorlar ama 38 plakalı araçlar kesinlikle gördüğüm en
saygısız sürücüler. Daha sonra tekrar Nevşehir sınırlarına girdiğimizde
bile 38 tacizindan kurtulamıyoruz.
Kendimizi Erciyes'e doğru atıp Hisarcık
üstündeki bir kafede kahve içerek Kayseri'yi seyrediyoruz bir süre. Bursa
ile oldukça benzeşen bir şehir. Kısa molanın ardından bu gezi boyunca ulaştığımız
en yüksek noktadayız.
|
|
Erciyes yakından bize yüzünü
göstermekte nazlı. Bulutlar iniyor tepeden.
|
|
Bu arada Tekir yaylası da çadırlarla
dolu. Ben dağcılık, kampçılık sporları mı söz konusu diye saf saf düşünürken,
gerçeği kaskı çıkardığımda anlıyorum. Ülkücülerin Tekir Yaylası Şenlikleri
durumu. Dağın güney yüzünden iniyoruz ve dün akşam Sivas'a girerken kaybettiğimiz
güneşe tekrar kavuşuyoruz. Develi'den sonra daha güneyde Sultan Sazlığı'nı
da içine alan büyük gerçekten büyük bir düzlük ve Erciyes'i arkamıza alarak
Ürgüp'e doğru tırmanış.
|
|
Akşam Ürgüp'te Kral Otel'deyiz.
Yarın Ankara SuperEvaRiders ile birlikte olacağız.
|
|
|
|
Yedinci
günün fotoğrafları
|