Bahar'ın
Gözüyle...
Ben bu yıl izin almayı planlamıyordum.
Bir iki günlük izinlerle idare ederim demiştim. Ama Utku yok mu, girdi
yine kanıma... Her zamanki gibi rota çalışması onun sorumluluğundaydı.
Ben yorum yapmayı ve ufak düzenlemeler önermeyi tercih ediyorum; onun rehberliğinden
memnunum.
Yolda nereleri gördük, neler oldu,
herşeyi biliyorsunuz aslında. Ben biraz okumadıklarınıza ve hatta Utku’nun
dahi bilmediklerine değinmek istiyorum. Yani bendeki tortuları dökeceğim
satırlara...
Geçen yıldan sonra aynı yoğunlukta
bir heyecan duymuyorum diye biraz tuhaf hissetmiştim aslında. Yolun başlarında
zorla mı gidiyorum acaba diye aklımdan geçmedi değil hani.. Belki hala
daha önce dolandığımız yollarda olmanın neden olduğu birşeydi bu ya da
son dönemlerde bezdirecek yoğunluktaki işlerden geriye heyecan duyacak
bir 'ben' kalmamış olmasındandı. Allah’tan kontak çalışır çalışmaz unutuyorum
herşeyi, sadece motorum ve yolculuğum kalıyor önümde ama..
Yol boyu düşündüklerimi, hissettiklerimi
yazarsam okuyana yazık olacak anlaşılan. Özetlemeye çalışayım en iyisi.
Detaylar sohbetlere kalsın..
Yollar benzer oldu zaman zaman birbirine;
müzeler, mağaralar, binalar ilgimi çekmez oldu. Beni heyecanlandıran, rahatlatan,
mutlu eden şey ise dağlardı, göller ve en önemlisi nehirler, dereler, çaylar...
Akan su sesi, yeşilliklerle birlikte beni öyle dinlendirdi ki.. Yok sandığım
tüm güzel duygular ve aradığım heyecan orada geri geldi. Hadi dedi içimdeki
ses aş bu dağı da, ardında neler saklı git bak.. Dolan bu nehrin kıyısından,
geç tepelerin ardına, bulutlar neler saklıyor bir bak...
|
|
Ben severim insanları, dinlemeyi,
izlemeyi ve tabi konuşmayı sohbet etmeyi de. Genel olarak, özellikle de
benim yanımda, konuşur insanlar, hakkımda, motorum hakkında; ya Utku ile
ya aralarında. Kendimi görünmez sanıyorum ya da konuştukları dili bilmiyorum
varsayıyorlar herhalde. Ben de alıştım, görünmez gibi davranıyorum; ama
şaşırttılar beni Anadolu’nun bağrında. Şarkışla’da, Bor’da uzaylı
gibi davrandılar yine ama Niğde’de, Divriği’de, Sivas’ta sohbet ettiler
benimle de.. Sıcaktılar, meraklıydılar.
Çocuklar...Onlarla çok iletişimimiz
oldu. Hep ‘Hello’ dediler bize, ‘Merhaba’ yanıtıyla şaşırdılar. ‘Abey buranın
tarihini anlatayım mı?’ dedi biri. ‘Abla bebek alsana’ dedi diğeri. Biri
de ‘Mendil lazım mı?’ dedi. Turistik yerlerin çoğunda ve Sivas’ta hep satışta
idi çocuklar, ne satabiliyorsa.
|
|
Yozgat’ta henüz YTL hayata geçmemiş,
sıfırları saymakta zorlandım. Sivas caddelerinde sanki Bağdat caddesi gençleri
vardı, bir de o çok sevimli mısırcılar...
|
|
Unutmam herhalde dediklerim:
* Konya’ya girerken uçuşan saçlarımı
görüp hayretle bakan ama sonra heyecanla el sallayan bir araba dolusu amca
ve yine bir başka arabadaki teyzeler,
* Divriği’nin neşeli ve şakacı gençleri,
* Sivas ve illa ki Sivas,
* Niğde’ye, Divriği’ye ve Ürgüp’e
giderken geçtiğimiz alternatif yollar,
* Mıcır’dan oluşan anayollar,
* Güzelim dağlar, dereler ve özellikle
Kızılırmak,
* Sadece hayırlı yolculuklar demek
için yanımıza gelen Sivas’lı teyze,
* Sivas’ta 1972’de motor gösterileri
yapan Kaya Bey,
* Eskişehir’de çanta bağlantılarını
kontrol ederken sorun var mı diye yanaşan otomobil sürücüsü, anladık ki
o da motorcuydu,
* Karaman’da ‘Ben motorcuyum, yardım
edebilir miyim?’ diyen bey,
* Sorgun’da motorları görüp yolundan
dönen Ankara’lı motorcu Hüseyin Bey,
* Benzinlikteki Aslı kız ve ağabeyleri,
* Kuzular, keçiler, arasından geçtiğim
manda sürüsü,
* Ne olduğunu anlayamadığımız, yola
yayılıp araç geldikçe kaçmaya çalışan arazi hayvancıkları,
* Yükseklerden aşağılara bakmak,
* Virajlar, uçurumlar, bulutlar,
* Toz, toprak, çamur...
|
|
Daha neler neler var aslında,
fotoğrafı çekilmemiş güzellikler, duyduğum kokular, biraz da tedirginlik
ve korku... Bilmediğim yerlerin bilmediğim insanlarından korku. Nedense..
Sanırım gazetelerin 3.sayfa haberleri yüzünden. Saçımı saklar oldum yol
boyu. Bayrağımı açamadım ben kadınım diye. Oysa öyle keyifli ki saçlarını
savurmak yollarda.. Neyse ki korkularım baskın çıkıp keyfimi kaçırmadı.
Güzelliklerle örtüldü gitti. Yol bitmeden yeni yolculukların planlarına
başladım; molalarda baktım ki Utku da yol hesaplarında şimdiden.. Bu nasıl
bir zehirdir?
|
|
Yollar bize özeldi sanki. Çoğu
yerde bizi tek zorlayan rüzgardı. Trafik problem edilmeyecek kadardı şehirler
arası yollarda bile, 38 plakalar hariç. Bazı yerlerde küs mü acaba
bu yolun ucundaki şehirler birbirine bile dedim. Kimi yerde ise neden sollama
yasağı tabelası var anlayamadım. Aynı anda en az üç arabanın o yolda bulunması
ve o noktada olması gerekir tabelanın anlamlı olması için. Aslında
yolların bir kısmını seçerken kriterimiz genelden farklıydı ve belki de
bu yüzden öyle olmuştu. Şu yol nasıldır diye sorduğumuzda yöre halkı biz
orayı pek kullanmayız dedi hep oysa biz kullandık.
|
|
Utku iyi ki o yolları seçmişsin.
Senin ardından gelirken emin oldum
ki o klişe cümle benim için bir gerçek:
Peşinden nereye olsa gelirim; sen
çağır yeter...
|
|